Varlık ve Zaman (Almanca: Sein und Zeit), Alman filozof Martin Heidegger'in 1927 yılında yayınlanmış eseridir. Her ne kadar kısa sürede yazılmış ve giriş kısmında belirtilen ikinci bölüm tamamlanamamış olsa da 20. yüzyıl felsefesinde bir hayli etkili olmuş bir kitaptır. Heidegger'in toplam 110 eserlik külliyatı içinde felsefesinin ana fikirlerini açımladığı temel eseri olarak kabul görür.
Filozof, kitabını ilk basımında atfettiği hocası Edmund Husserl'in fenomenolojisinden yola çıkarak Batı felsefe tarihinde Varlık sorusunun (Seinsfrage) unutulduğunu belirtir. Varlık sorusu, Platon, Aristoteles ve devamındaki metafizik gelenekte bir kenara bırakılmış, onun yerine varolanlara yönelik bir ilgi felsefenin kaderini belirlemiştir. Heidegger'in tavrı, ontolojik olanla ontik olanı ayırmak ve varlığı ontolojik düşünmenin yolunu aramaktır. Descartes, Kant ve Hegel gibi yakın dönem modern filozofların ontolojileriyle hesaplaşır ve Kierkegaard ve Nietzsche gibi varoluşçu çizginin öncülerinden izler taşır.
Kitabın ana kavramı, insan varoluşu yerine kullanılan Dasein ifadesidir. Varlık'la daha asli bir alaka içinde olarak tanımlanan Dasein, Varlık sorusunu sormaya yönelen, kendi varoluşunun sonluluğu üzerinden bütün bir Varlık hakkında kurucu bir kaygı (Angst) duyabilen tek varolandır. Kitabın büyük bölümü, zamansallık ve zamansallığın ontolojik belirlenimleriyle ilgili Dasein analitiğidir. Heidegger'in kitaptaki en temel fikirlerinden biri, zamanın Dasein için Varlığın ufku olduğudur.
Varlık ve Zaman, çağdaş kıta felsefesinden Jacques Derrida, Emmanuel Levinas, Giorgio Agamben, Hans-Georg Gadamer, Paul Ricoeur, Jean Paul Sartre, Michel Foucault, Jean-Luc Nancy, Philippe Lacoue-Labarthe gibi ünlü filozof ve düşünürleri etkilemiştir
Kalp Çakra ruhsallığa somut realitemizde açılmaya başladığımız ilk yerdir çünkü Esas Varlığın bulunduğu yere giden ilk kapıdır, buradaki açılımlar Taç Çakranın da açılmasını sağlar, bu yüzden Kalp çakranın mistik deneyimlere açılan bir yönü de vardır.. Evrensel yasalardan Neden-Sonuç, Adalet, Özgür İrade, DNA ve daha nice evrensel kanunu ve gizemi burada öğrenerek gayb ilimlerini gözlemlemeye ve almaya başlarız. Kalp Çakra ve içinde yaşadığımız bu öğrenme deneyimi de aynı zamanda tasavvufta sıfatları almaya başladığımız Nefs-i Mütmaine mertebesine denk düşer. Bu mertebede artık günahlarımızdan arınmaya başlarız ve Allah’tan razı olmaya doğru gidiyoruzdur. Bunun yolu da üst çakralardan gelen enerji ve dolayısıyla üst nefs mertebelerinden gelen farkındalık ve idraki uygulamaya koyarak geçebiliriz, çünkü Kalbin açılması ile birlikte Boğaz ve Göz’e de temiz enerjiler gitmeye başlar ve Karmik düğümleri çözerek Dharmaya yani Yaşam Gayemizi gerçekleştirmeye doğru gideriz. Burada açılım y...
Yorumlar
Yorum Gönder